2010 Ramazan ayıydı, İftar Sevinci programını seyrederken, bir yüzün ışıkhuzmesiyle aydınlandı yüzüm. Kendine mahsus tekke giysisi, tebessümlüçehresi, sohbete zevk katan şiveli Türkçesiyle, zarafet ve letafeti gözden kaçmayan bir insandı karşımdaki. Abdülaziz Buhari. Kudüs’te, Özbek Tekkesi Şeyhi.
Kalbinden ibaretti insan. Dil, mazur. Konuşan kalpti. Bir yıl sonra bu gün hatırlayınca yüreğimi kabartan… Ne ki zaman kalbe değmezdi. Asırlarınüstünden konuşuyordu: “Siz Türkler, Mekke’ye, Kabe’ye gidiyorsunuz. Medine’ye Mescid-i Nebevi’ye gidiyorsunuz neden Kudüs’e Mescid-i Aksa’ya gelmiyorsunuz. O da sizin mescidiniz değil mi! “ diyordu. Bu yangından nasibi ateşti kalbimin. Kızgın değildi oysa. Kırgın değildi. Merhametli ev sahibinin şefkatli davetiydi bu. Ne ki yanarak söylenmişti.
Bu emanetin üzerinden çok zaman geçmemişti ki, bir akşam namazı sonrası Mescid-i Aksa’nın kapısında, o aydınlık yüzü tanıdı kalbim. Anlattım olanları O’na. “Siz çağırdınız ben geldim dedim”. Güldü. Aydınlandı akşam. “ Çok şükür boşuna konuşmamışım” dedi.
İmam Buhari hz.’nin soyundan geldiğini, dört asır önce Osmanlının Kudüs’e bir tekke yaptırıp adına Özbek Tekkesi dediğini ve bu Tekke’yi bu soya emanet ettiğini sonradan öğrendim. Bu uzun asırlar boyunca bütün sıkıntılara rağmen Kudüs’ü sadakatle bekleyen silsilenin son halkası Abdülaziz Buhari.
Eski Kudüs denilen sur içinde, Harem-i Şerif’e komşu bu Tekke, üzerindeki Osmanlı tuğrası ve içinde sakladığı dört yüz yıllık el yazmalarıyla bir kültür mirasına da ev sahipliği yapıyor.
Türkiye’den Kudüs’e gelip de Tekke’nin çayını içmeyen olmasa gerek. Biz de misafiri olduk bir akşam. Tekke’nin mimarisine, Buhari ailesinin samimiyetine hayran kaldık. Konuşması sakin, ses tonu yumuşak, latif bir insan Abdülaziz Buhari. Türkçesindeki kırıklık, O’nun çocuk safiyetine öyle yakışıyor ki doyumsuz bir zevke dönüşüyor sohbet. Asaletin en görünür tarafı vefası.
İnsanların da iklimleri var şehirler gibi. Kudüs; letafet, asalet ve tevazun ahengiyle biçimlenen hüzün şehri. Tıpkı Abdülaziz Buhari gibi. Biri insan diğeri şehir olsa da iklimleri bir.
Sizi tanımasaydım hep eksik kalırdı Kudüs içimde. Hayatınız, Kudüs sevginize şahit olarak yetecekken buna şehadetinizi de eklediniz. Kabriniz, Tekke’nin bahçesinde dedelerinizin kabriyle yan yana beklerken; biz sadakatinize şahidiz.
Hilal Söylemez
30.08.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder